top of page

Müzik Eleştiri: Children of Bodom - Everytime I Die

  • Yazarın fotoğrafı: HKo
    HKo
  • 23 Oca 2021
  • 5 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 24 Oca 2021

Merhaba sevimli Müzik Eleştiri takipçileri. Eğer bir şekilde Death Metal müziğe ilgi duyuyorsanız ya da bir dönemler duymuşsanız, sizi 2000'li yıllara götürecek bir eleştiri ile beraberiz. Alexi Laiho'nun vefatının ardından bir adet CoB eleştirisi yapmak yerinde olur diye düşündüm ve en çok dinlemiş olduğum eserlerinden bir tanesi ile bugün karşınızdayım.


Bir zamanlar Finlandiya'da rekorlara imza atmış olan bu grup, son senelerinde aslında çok da kayda değer işlere imza atamadılar. (teknik anlamda değil, sadece popülarite anlamında) Müzikte de dönem dönem trendler olabiliyor ve eğer bu trendlerin dışında kalıyorsanız yaptığınız müzik teknik anlamda kaliteli olsa bile popülerlik elde edemeyebiliyor. 2010 senesinden sonra da Death Metal tarzı, düşüşe geçtiği için CoB da artık çok fazla dinlenen ve rekorlara imza atan bir grup olmaktan bir hayli uzaklaşmıştı. Şimdi Alexi'nin ölüm haberiyle tekrar gündeme gelmiş olsalar da bu durumun kısa soluklu bir hatırlama olacağını tahmin ediyorum.


Alexi Laiho küçüklüğünde aldığı klasik müzik eğitimi ile birlikte Death Metal tarzındaki standartları zorlayan bir isimdi. Gitar tekniği bakımından kendisini virtüöz olarak tanımlamamız abes olmayacaktır. Bu harika tekniği ile birlikte kompozisyon yeteneğini de kullanarak çılgınca bazı eserlere imza atmayı başarmıştı. CoB içerisinde teknik olarak öne çıkan iki isim Alexi Laiho ve Janne Wirman'dı diyebiliriz. Diğer grup üyeleri öne çıkan isimler olmaktan ziyade, işlerini temiz yapan destek ekibi gibiydiler.


Alexi özelinde konuşmamız gerekirse; gitarıyla Vivaldi - Summer gibi eserleri çalan bir kişilikten bahsediyoruz. Dave Mustain, Alexi'nin ölümünün ardından "Cennet lead gitaristine kavuştu" benzeri bir yorum yaptı. Alexi ayrıca 100 Guitars From Hell etkinliğinde de yer almıştı ve ESP markasının kendine ait signature serisi bulunuyordu. (Tek humbucker manyetiği ve ton ayarlarının olmamasından ötürü ESP gitarlar arasında Metoboy ile birlikte en sevdiğim tonlardan birine sahiptir.) Velhasılıkelam kendisi camianın önde gelen kişileri tarafından da şapka çıkarılan yetenekli bir gitaristti. Grubun 2003-2015 seneleri arasındaki diğer gitaristi (Roope Latvala) de bir hayli yetenekli idi fakat CoB içerisinde o kadar ön plana çıkmadığı, bu parça yazıldığı tarihte grubun üyesi olmadığı ve henüz ölmediği için onun hakkında şu anda fazla detaya girmeyeceğim.


Parçamıza dönecek olursak; girişinde inanılmaz güçlü bir ritmik yapı ile bizleri selamlıyor. Bu sırada arka planda kalan solo gitar ne olduğu çok anlaşılmayan ve konserlerde sürekli farklı şekilde icra edilen oldukça tuhaf bir nota dizilimi ile bu ritme eşlik ediyor. Ve sonra vokalimiz Death Metal dilinde "MEOW" diyerek açılışı yapıyor. Belki de "MEOW" değildir ama artık siz de öyle duyacaksınız ^.^ Parçanın melodik yapısı gerçekten çok güçlü. Hem akılda kalıcılığı yüksek, hem teknik olarak başarılı hem de ton olarak çok dengeli bir yerden çalınıyor bana kalırsa. Buna benzer melodileri oluşturmakta CoB gayet başarılı; fakat çok fazla dinliyorsanız bir noktadan sonra bazı melodik tınıların birbirini tekrar ettiği hissine kapılabilirsiniz.


Bas altyapısına bakacak olursak yine içimiz kan ağlıyor. O dönemlerin standart sert tonlu ve müziğin geneline pek katkısı olmayan -sanki sadece ayıp olmasın diye gruba alınmış misali- arkada gayet sistematik şekilde takılan bir bas gitar görüyoruz. Şöyle iki harmoni falan katayım, az teknik hareketlerle parçaya canlılık getireyim yok. Ritim gitarın en kalın sesinin oluşturduğu dümdüz bir line üzerinde düşmemeye çalışırcasına özenle yürüyor sanki. Bir neslin bas gitardan soğumasına sebeptir bu tarz performanslar. Neyse sakinim.


Bateri güçlü ve net bir performans sergiliyor olsa da diğer performanslar yanında çok da dişe dokunmayan bir konumda olduğunu söyleyebiliriz. Bas kadar zayıf değil elbette ama çok daha güzel geçişler ve farklı ritmik oyunlarla parçayı zenginleştirmek yerine daha rutin bir çizgide kalmayı tercih etmiş. En azından ahenk anlamında bir enerjiye sahip olduğu için bas kadar eleştirmiyorum bu durumu; ama gelişebilir çok fazla noktası olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. En basitinden bir double kick bile bu parçaya yer yer inanılmaz bir enerji ekleyebilirmiş. Çünkü ritim gitarda buna çok uygun bazı bölümler olduğunu duyabiliyoruz.


Klavye hem parçanın genelinde altyapı ve geçişlerde çok güzel şekilde konumunu alıyor hem de solo kısmında gayet güzel şekilde icrasını yapıyor. Parçayı çok güzel şekilde tamamlıyor ve bir adım da ileri taşıyor. Janne Wirman'ı tekrardan tebrik edelim bu vesile ile.


Gitar tekniği anlamında hem ritim hem solo performansları Death Metal müziğin gurur duyabileceği seviyelerde. Ara geçişlerde bile o kadar zor ve özenilmiş kısımlar var ki insan hayret ediyor. Hem Alexi hem de Kuoppala çok iyi işler başarmışlar. Fakat bu noktada şunu da belirtmem gerekir ki, 2000'li yıllarda izlerdiğim Alexi'nin canlı performansları Roope kadar süreklilik arz etmiyor. Bu hem olumlu hem de olumsuz. Olumlu yanı; bazen albüm kayıtlarının da üzerine çıkmak suretiyle çok daha farklı canlı performanslar duymamızı mümkün kılması ve rutinliği kırması. Olumsuz yanı ise parçanın ruhundan kopabilen bazı performanslar olarak karşımıza çıkabilmesi. Alexi bu anlamda bence biraz fazla özgür takılmış. Belki biraz daha işine odaklansa iyi olabilirmiş ama yine de çoğu performansı -bu kadar karmaşık besteler için- gayet iyi seviyede diyebiliriz.


Parçanın asıl solosuna geldiğimizde ise hem harika bir düzenleme hem de harika bir performans bizleri karşılıyor. Burada Alexi'nin müzik bilgisinin farklılığını rahatlıkla duymamız mümkün. Çok standart dizilimler kullanmak yerine kulağa ilk başta tuhaf gelecek ve zamanla ne olduğunu anlamanız mümkün olan karmaşık kompozisyonlara yer veriyor ve belki de bu durum, bazı kitlelerce Alexi'nin Death Metal ile klasik müzik arasında bir köprü vazifesi gördüğünü söylemesine yol açıyor. Ayrıca henüz 19 yaşında blues'a yaptığı göndermeler ile de ne kadar teknik dolulukta olduğunu gösteriyor. Fakat sololarda da canlı performans sürekliliği konusu bir soru işareti. Bazen ilgili notaya yetişemeyip farklı bir kısımdan toparladığı (bu da bir başarı ve müzikal deha göstergesi; ama bence çok iyi bir durum değil) ya da çıkış kısımlarında toparlamayıp gereksiz uzattığı bölümler olabiliyor.


Parçanın sözlerini anlayabilmek gerçekten zor bir eylem. Zira vokal tarzından ötürü kelimelerden ziyade ahenge odaklanıyorsunuz. Şimdi açıp baktığımda görüyorum ki bu parçanın sözleri pek çok Death Metal esere göre bir parça ılımlı imiş. Ama yine de o karanlık eleştirel dokuyu rahatlıkla görebiliyoruz. Her ne kadar şu anda bunu doğru bir yaklaşım olarak görmesem de ergenliğe yakın dönemlerimde ben de buna benzer bir zihin yapısında olduğum için bu durum bana normal, hatta güzel görünüyordu. Hey gidi günler...


Vokale geldiğimizde ise durum gerçekten üzücü bir hal alıyor. Öncelikle brutal vokal tekniği süreklilik arz ettiğinde ses için çok tehlikeli bir durum. Boğazı o kadar fazla yıpratıyor ki sanatçının uzun vadede devamlı olabilmesini neredeyse imkansız kılıyor. Zaten Alexi'nin son dönem performanslarında da sesindeki deformasyonu rahatlıkla duyabilirsiniz. Bundan daha da üzücü olan kısmı ise mikrofon ve elektronik destekler ile güçlendirilen bu sesi duyan ve ses kullanımı konusunda bilgisi olmayan gençlerin bunu çıplak sesle taklit etmeye çalışmaları. Maalesef seste kalıcı sakatlanmalara kadar yol açan bu durumu pek çok genç yaşamıştır.


Sesin sakatlanması kavramına pek aşina olmadığımız için genellikle büyüklerimiz bu konuda pek uyarıda bulunmazlar. Örneğin spor yaparken çok zorladığımızda bir aile ferdi bizi sakatlanmamamız için uyarabilir ama ses konusunda henüz böyle bir bilinç olmadığı için bunun lise çağındaki gençlere müzik derslerinde anlatılması gibi bir tedbir alınması gerekiyor. (Sadece brutal değil bu arada, pek çok zorlayıcı eserde kişiler sesine zarar verebilir. Brutal bunun uç bir örneği olduğu için burada değinme gereği duydum.) Brutal vokali büsbütün kötülemek maksadı ile yazmıyorum bunları. Sadece ses ısıtılmadan, çıplak sesle ve uzun sürelerde devam eden vokallerin tehlikesinden bahsediyorum. Yoksa eğitimi alındıktan sonra kontrollü bir şekilde icra edilebilir. (Bu konuda Opeth vokali Mikael Akerfeldt daha iyi bir örnek olarak gösterilebilir.)


Toparlayacak olursak Everytime I Die eseri gaza gelmek için dinlenebilecek, gitar tekniği anlamında da oldukça dolu bir eser. İşin mana boyutuna ve sanatsallığına geldiğimizde ise göreceli bakış açımla çok da tasvip etmediğim bir eser olduğunu söylemeliyim. Yine de emeklerinden ötürü Alexi Laiho ve CoB grubunun ellerine sağlık. Umuyorum bu eleştirimle kendisinin kemiklerini fazla sızlatmamışımdır. Hepinize pozitif ve huzurlu bir hafta sonu diliyorum. Sağlıcakla kalın.










 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Abonelik Formu

  • Facebook
  • Twitter

©2020, Müzik Eleştiri tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page